Yasemin’in Sırrı
Şehrin en sakin mahallelerinden birinde, penceresi gökyüzüne açılan küçük bir çatı katı dairesi… Yasemin, otuzlarının başında, özgüvenli ve gizemli bir kadındı. Karanlık bastığında, apartmandaki tüm ışıklar sönse bile onun dairesinden hafif bir müzik sesi yükselirdi. Bugün de öyle olmuştu. Perdeler hafifçe aralık, içeriden loş bir ışık ve egzotik bir tütsü kokusu yayılıyordu.
Bir adam… Mert. Çocukluk arkadaşıydı Yasemin’in, ama o gün eve davet edilmesinin çocuklukla pek ilgisi yoktu. Kapıyı çaldığında Yasemin, siyah bir elbiseyle kapıda belirdi. Elbisesi omuzlarından zarifçe kayıyor, uzun saçları ise omzuna dökülüyordu.
“Hoş geldin,” dedi Yasemin, derin bir sesle. Mert’in yutkunduğunu fark etti ve hafifçe gülümsedi.
İçeriye adım attığında odanın atmosferi Mert’i büyülemişti. Işığın az olduğu bir köşede, bir kitap açık bırakılmıştı. Yasemin’in üzerinde çalıştığı bir projeydi belki… ya da sadece bir aksesuar.
Bir süre sohbet ettikten sonra Yasemin, bir kadeh şarap uzattı. “Geçmişten konuşmayalım,” dedi birden. “Bu gece sadece şu anı yaşayalım, olur mu?” Haberin devamını okumak için sonraki sayfaya geçiniz….
Bir yanıt yazın