yabancı ülke




Leyla, yıllardır yaşadığı belirsizliğin ve sıkıntının gölgesinde bir hayata adım atmıştı. Ülkesi, savaşın yıktığı, yıkıntılarla dolu bir coğrafyadaydı. Geride bıraktığı her şey, her anıyı içinde saklayarak uzaklara gitmişti. Bir gün, sınırları geçip sığındığı bu yabancı ülkenin topraklarında, yeniden yaşamanın ne demek olduğunu öğrenmeye başlamıştı. Yabancı bir dil, farklı bir kültür, soğuk insan ilişkileriyle dolu bu ülkede, Leyla bir şekilde var olmayı başarmıştı.
Bununla birlikte, zamanla özlemlerinin yavaşça canlanmaya başladığını fark etti. Annesinin, babasının, kardeşlerinin yüzlerini her gece rüyasında görüyordu. Ve bir gün, geri dönmeye karar verdi. Ancak bu karar, içindeki tüm duyguları çalkalamaya yetmişti.
Ahmet, Leyla’nın tanıştığı ilk insandı bu yeni hayatında. Bir parkta, orada geçirdiği yalnız saatlerin birinde karşılaştılar. Ahmet, bu yabancı dilde biraz da olsa yardımcı olan, kısacık sohbetlerde bile sıcaklık gösteren biriydi. Leyla, onunla konuştuğunda, uzun zamandır hissetmediği bir güveni, bir huzuru duyuyordu. O an, belki de tüm acılarını ve kayıplarını geride bırakabileceğini düşünmüştü. Ahmet Leylayı evine davet etti daha sonra ise aralarında… Haberin devamını okumak için sonraki sayfaya geçiniz…