Unutulmaz Nota


Lale, şehrin kalabalığından uzaklaşmak için bir akşam caz kulübüne gitmeye karar verdi. Her zaman böyle yerlerin ona bir tür rahatlama sağladığını bilirdi, ama bu kez fark ettiği bir şey vardı: O gece, başka bir şey arıyordu. İçinde bir boşluk hissediyordu ve belki de bu boşluğu doldurmak için müziğe ihtiyacı vardı.
Kulübün kapısından girdiğinde, ortamın sıcaklığı hemen ona sarıldı. Loş ışıklar, masalar arasında yürüyen garsonlar ve kulübün köşesinde oturan insanlar, hepsi müzikle bir arada, adeta birer notaya dönüşmüş gibiydi. Sahneye baktığında, piyanonun başında oturan adamın bakışları onu etkisi altına aldı. Bu adam, Doruk’tu. Piyano tuşlarına dokunduğu her an, ortamda bir değişim oluyordu. O an sanki her şey yavaşlamış, dünya sadece müzik ve tuşlarla sınırlanmış gibi hissetti.
Lale, barın ucundaki yüksek bir sandalyeye oturdu. Doruk, sanki Lale’yi fark etmişti. Sadece bir an göz göze geldiler ve o an, Lale’nin içinde beklenmedik bir şey uyanmaya başladı. Doruk’un çaldığı melodi, Lale’nin ruhundaki bir boşluğu dolduruyor gibiydi. Çaldığı her nota, Lale’nin derinlerinde kaybolmuş duyguları birer birer ortaya çıkarıyordu.
Bir ara, Doruk bir ara vererek Lale’nin yanına geldi. “Müzik sadece duymakla ilgili değildir,” dedi, sesi derin ve sakin bir şekilde. “Bazen, dinlerken hissediyorsunuz. Gözlerinizi kapatıp, kendinizi müziğin içinde kaybetmek gerekir.”
Lale, Doruk’un sözlerinden etkilenmişti. İçindeki merak, bir anda bir alev gibi parladı. Bu müzik sadece bir melodi değildi; sanki onu tanımak, anlamak gerekiyordu. “Peki ya sizin müzikle ilişkiniz nedir?” diye sordu Lale, Doruk’a.
Doruk, bir an durakladı ve gülümsedi. “Benim müziğim, içinde kaybolmak istediğim bir dünya. Hangi duyguyu hissediyorsam, o duyguyu tuşlarla dışa vuruyorum.”
Bu sözler, Lale’nin içinde büyük bir merak uyandırmıştı. Doruk’un müziğiyle arasındaki bağ çok derin bir anlam taşıyordu. Peki ya müziğin içinde kaybolan Doruk, gerçekten kimdi? Devamını okumak için sonraki sayfaya geçiniz…