huzurlu bir ışık
Evdeki o sessiz öğleden sonralardan biriydi. Güneş, pencereden ince bir şerit halinde salona sızıyor, odanın içine huzurlu bir ışık yayıyordu. Evin içinde sessiz bir hava hakimdi; sadece mutfaktaki buzdolabının arada bir devreye giren motor sesi duyuluyordu.
Yataktan kalkıp mutfağa gittim. Bir bardak su almak için buzdolabının önünde durdum ve kapağı açtım. Fakat buz gibi bir şokla karşılaştım: Su bidonu boştu. Evin içindeki huzur bir anda yerini telaşa bıraktı. “Nasıl olur?” dedim kendi kendime, “Daha dün doluydu!” Ama gerçek değişmiyordu; evde su kalmamıştı.
Susuz kalma düşüncesi, bir anda üzerime çöken bir ağırlık gibi hissettirdi. Sıcak bir yaz günüydü ve su olmadan bir gün geçirmek oldukça zor olacaktı. Düşündüm. Çeşme suyu içmeyi aklımın ucundan bile geçiremedim. Sonra aklıma su siparişi vermek geldi. Telefonumu aldım ve su sipariş uygulamasını açtım. En yakın su bayisini seçtim ve iki damacana su siparişi verdim. Ekranda, siparişimin 30 dakika içinde teslim edileceği yazıyordu. Rahat bir nefes aldım. “Tamam,” dedim kendi kendime, “30 dakika, sorun değil.”
Ama o 30 dakika hiç bitmeyecekmiş gibi hissettirdi. İlk 10 dakikada sabırsızlanmaya başladım. Acaba su siparişini alan kişi yolda mıydı? Belki de siparişi gören biri olmadı? Kafamda olasılıklar dönüp durdu. Saatime tekrar tekrar bakıyordum. Haberin devamını okumak için sonraki sayfaya geçiniz….
Bir yanıt yazın